Merhaba,
Gezdikçe deneyimlerimi sizlerle paylaşmayı düşündüğüm
bloğuma hoş geldiniz...
Gezi paylaşımlarıma Ekim 2013'te gittiğim Roma ile
başlayacağım... Bu yazımda Roma'da gezilmesi gereken yerler, ulaşım, yeme-içme
gibi size yardımcı olacağını düşündüğüm bilgileri bulabilirsiniz.
Roma'yı gezmek için en az 3-4 güne ihtiyacınız olacak bu
nedenle 3 günden az vakit ayırmamanızı tavsiye ederim.
Roma ile ilgili pratik
bilgiler:
- Havaalanı, kalacağınız otel ya da Tourism Information (Turist Bilgi Merkezi) noktalarından Roma haritası edinmeniz mümkün
- Haritadan faydalanırken ve gezerken size yardımcı olacak bazı İtalyanca kelimeler; Via: Cadde, Piazza: Meydan, Palazzo: Saray
- Roma Belediyesi'nin turistler için hazırladığı ve aşağıdaki özelliklere sahip paketi (Roma Pass) alabilirsiniz. Fiyatı 34€
- Gideceğiniz ilk 2 müze ve/veya ören yerine ücretsiz giriş
- Diğer tüm müze ve ören yerlerine indirimli giriş
- Roma Pass geçerlilik süresi boyunca ve seçilen ilk iki ücretsiz müze girişine ek olarak aşağıda belirtilen müzelere ücretsiz giriş;
- Museo della Repubblica Romana e della memoria garibaldina
- Museo Bilotti a Villa Borghese
- Museo Canonica
- Museo delle Mura
- Museo Napoleonico
- Villa di Massenzio
- Toplu taşıma araçlarını (otobüs, metro, tramvay) Roma Pass geçerlilik süresi boyunca kullanabilme imkanı
- Roma Haritası
- Küçük bir Roma rehberi
- Güncel etkinlikleri içeren bir kılavuz (kılavuzda belirtilen etkinlikler için indirim)
- Colosseo'da (Kolezyum) Roma Pass için ayrı turnikeler bulunmaktadır. Bu nedenle giriş bileti almak için en az yarım saat süren kuyruklarda beklemek zorunda kalmazsınız. Ayrıca ilk iki müze/ören yeri için Colosseo gibi giriş ücreti yüksek olan yerleri seçerseniz karlı çıkarsınız. Hem de sıra beklememiş olmak size oldukça zaman kazandırır. Bunun dışında Roma Pass almaya önceden karar verdiyseniz havaalanındaki Tourist Info'dan almanızı tavsiye ederim, daha sonra Tourist Info bulmak için zaman kaybetmemiş olursunuz
Not: Roma Pass Vatikan'da geçmemektedir.
4. Roma'da kırmızı (A) ve mavi (B) ve olmak üzere
iki metro hattı mevcut. Aşağıda haritayı
bulabilirsiniz.
5. Roma'daki restaurant ve cafelerde ayakta yiyip
içme (banco) ve oturarak yiyip içme (tavolo) seçenekleri var. Bazı restaurant
ve cafelerde ayakta ve oturarak yiyip içme arasında fiyat farkları olabiliyor.
Bunun dışında birçok restaurant saat 15:00 - 19:00 arasında kapalı. Yemek
molalarınızı planlarken bu durumu dikkate almanızı tavsiye ederim.
6. Roma çeşmelerle dolu bir şehir ve çeşme suları
da içilebiliyor. Bu nedenle yanınızda taşıyacağınız bir şişe sizi her seferinde
su almaktan kurtaracaktır.7. Roma'da bazı restaurant ve cafelerin tuvaletlerindeki lavabolarda musluğu açmak için bir aparatın olmadığını görebilirsiniz. Musluk lavabonun altında bulunan pedala bastığınızda akacaktır.. Benim gibi şaşırmamanız için bu bilgiyi paylaşmak istedim:))
8. Siz de benim gibi Hard Rock Cafe meraklılarındansanız Roma'dakine uğramadan dönmeyin derim... Adres: Via Vittorio Veneto, 62a/b
9. Bazilika gibi dini mekanlara omuzları ve üst bacağı açıkta bırakan giysilerle girilmesine izin verilmiyor. Eğer sıcak mevsimde Roma'ya giderseniz bu tür yerleri ziyaret edeceğiniz günler buna uygun giyinmenizi ya da yanınıza şal, hırka gibi parçalar almanızı tavsiye ederim.
Roma Gezisi İçin Rota
Önerisi (4 günlük) :
Siz de benim gibi 'Bir şehri keşfetmenin en iyi yolu
yürüyerek gezmektir.' diyorsanız birbirine yakın yerleri kapsayan ve tüm
Roma'yı gezebileceğiniz bir rota paylaşıyorum. Ben size vereceğim rotaya benzer
şekilde gezdim ama gidip gezdikten sonra aşağıdaki rotanın daha kullanışlı
olduğunu söyleyebilirim.
Colosseo'ya (Kolezyum) 2 dakika uzaklıkta olan Via Cavour
üzerinde bulunan bir otelde kaldığımızdan Roma Gezimize Colosseo ve çevresinde
bulunan tarihi yerlerden başladık. Siz de kaldığınız yere uygun olarak
aşağıdaki rotayı farklı günlere uyarlayabilirsiniz.
1. Gün:
Colosseo (Kolezyum) - Palatino - Foro Romano (Roma Forumu) - Monumento a Vittorio Emanuele II (Vittorio
Emanuele II Abidesi) - Basilica di
Santa Maria in Ara coeli al Campidoglio (Santa Maria in Ara coeli
Bazilikası) - Campidoglio
(Capitol Tepesi) - Musei
Capitolini (Capitoline müzesi) - Colonna
Traiana (Traianus Sütunu) - Mercati Traianei
2. gün:
Piazza San Pietro (Aziz Petrus Meydanı) - Basilica di
SanPietro (Aziz Petrus Bazilikası) - Musei Vaticani (Vatikan Müzesi) - Cappella
Sistina (Sistine Şapeli) - Castel Sant' Angelo (Sant' Angelo Kalesi) - Pantheon
- Piazza Navona (Navona Meydanı)
3. gün:
Campo de Fiori - Fontana di Trevi (Aşk Çeşmesi _ Via del
Corso'dan gitmenizi tavsiye ederim) - Scalinata
della Trinità dei Monti (İspanyol Merdivenleri) - Piazza del Popolo (Popolo
Meydanı) - Villa Borghese
4.gün:
Basilica
di Santa Maria Maggiore (Santa Maria Maggiore Bazilikası) - Piazza della
Repubblica (Republica Meydanı) - Palazzo Barberini (Barberini Sarayı) - Hala
vaktiniz varsa tekrar gitmek istediğiniz yerlerin tadını çıkarın :))
Gezi Detayları
Gezi detaylarını benim gezdiğim rota üzerinden anlatacağım.
1.gün:
Seyahatlerimi organize ederken gidiş uçuşu için oldukça erken, dönüş için de
geç saatleri seçmeye çalışıyorum. Roma için de sınırlı seyahat süremizden en
fazla verimi alabilmek için öyle yaptık. Erken saatlerde Roma'daydık.
Havaalanında bulunan Tourist Info'dan Roma Pass alsak mı almasak mı
tartışmaları sonucu kartı almadan otelimize doğru yola koyulduk. 4 kişi
olduğumuz için otelin pick-up servisinden yararlanarak otele rahat ve ekonomik
şekilde ulaşmış olduk. Fiumicino havaalanından Colosseo yaklaşık 45-50 dakika
sürüyor. Roma'da trafik İstanbul'u aratmayacak cinsten..
Otele yerleştikten sonra yürüme mesafesinde bulunan Colosseo'ya gittik. Uzaktan bile
etkileyici olan bu yapıta yaklaştıkça heyecan ve merakımız daha da artıyordu.
İçeri girebilmek için bilet kuyruğunda yaklaşık 35 dk kadar bekledik ve bu
süreyi Roma Pass almadığımız pişman olarak geçirdik. Çünkü 'Roma ile ilgili
pratik bilgiler' bölümünde de belirttiğim gibi burada Roma Pass kart sahipleri
için ayrı bir giriş turnikesi olduğundan sıra beklemeden rahatça içeri girilebiliyor.
Bu arada giriş ücreti: 12€ ve aldığınız bilet Foro Romano ve Palatino için de
geçerli. Coloseo'yu bir rehber eşliğinde ya da Audio guide ile gezmenizi
tavsiye ederim. Yapının zemini çökmüş durumda bu nedenle hayalinizde
canlandırdığınız gibi düz bir zeminle karşılaşmayacağınızı belirtmek
isterim. İmparatorr Vespasian'ın
emri üzerine MS 72 yılında yapımına başlanan bu yapı dünyanın en büyük amfi
tiyatrosu olma özelliğine sahiptir. 50,000 kişi kapasiteli amfitiyatronun 80
adet girişi vardır. İç kısmı arena, podyum ve mahzen olarak 3 bölüme
ayrılmıştır. Bu alan Gladyatör müsabakaları ve halk gösterileri (ünlü
savaşların yeniden canlandırılması, hayvan avcılığı, idamlar, klasik mitoloji
dramaları gibi) için kullanılmış.
Coloseo'dan sonra aynı bölgede bulunan Foro Romano ve Palatino'yu
gezdik. Foro Romano antik Roma'nın geliştiği merkezdir. Toplumsal konuların
yönetiminin gerçekleştirildiği yerdir. Roma'da gezerken beni en etkileyen şey yüzlerce
yıl öncesine ait yapıların çoğunun büyük ölçüde korunmuş ve günümüzde gezilebiliyor
olmasıydı. Foro Romano da buna bir örnek...
Önce Palatino'yu daha sonra Foro Romano'yu gezerseniz Foro
Romano'dan çıkışta 'Rota Önerisi' bölümünde bahsettiğim gibi Monumento a
Vittorio Emanuele II ve Campidoglio meydanına daha kolay ve kısa yoldan
ulaşabilirsiniz. Biz Palatino'dan sonra Campidoglio 'ya gittik, yolu biraz
uzatmış olduk ama oldukça güzel sokaklardan geçtik ve Roma'da yediğimiz en
güzel dondurmanın adresini keşfetmiş olduk:) Gelateria ai Cerchi , Via Dei Cerchi 61, 00186
Campidoglio
meydanında bulunan üç bina saray olarak kullanılmış ve günümüzde ise Capitolini müzesi'ne ev sahipliği
yapmaktadır. Roma'da gezilmesi gereken yerler birbirine çok yakın, özellikle 1.gün
için bahsettiğim bölgede her baktığınız yerde tarihi yapılar görmeniz mümkün. Capitoline
tepesi, Santa Maria in Ara Coeli
Bazilikası ve Vittorio Emanuele II
Abidesi yan yana bulunmaktadır. Vittorio Emanuel II Abidesi'nin alt
kısmında İtalya Birleşme Müzesi (Museum of Italian Reunification)
bulunmaktadır. Yapıda Roma manzarasının tadını çıkarabileceğiniz bir
seyir terası bulunmaktadır. Seyir terasına asansörle çıkış için 7€ ödemeniz
gerekiyor.
Vittorio Emanuele II Abidesi'nin çaprazında Roma İmparatoru
Traianus'un kendi adına yaptırdığı, İmparatorun Daçya'ya yaptığı seferi anlatan
rölyeflerin bulunduğu bir anı sütunu (Colonna
Traiana) bulunmaktadır. Trajan kolonunu gördükten sonra Via dei Fori
Imperiali üzerinden otelimize dönerken sol tarafımızda Trajan Forumunu görüyoruz. Trajan Forumu Roma'nın son imparatorluk
meydanıdır. İlk gün için oldukça iyi bir performans göstermiştik otelimize
dönerken akşam yemeğimizi Via Corso üzerinde bulunan Angelino Ai Fori'de yedik.
Ispanaklı risotto ve ev yapımı şaraplarını tavsiye ederim.
2.gün: 2.gün
planımızda Vatikan var. Vatikan ayrı
bir ülke sayılsa da onu Roma şehri içinde, sınırları sadece bir duvar ve meydan
ile ayrılan küçük bir mahalleye benzetebiliriz. Vatikan'a gitmek için metroyu
kullandık. A metro hattına binerek Ottaviano San Pietro durağında inip 5 dakika
yürüdükten sonra Vatikan'a ulaşıyoruz. Vatikan'ı dört ana bölüme ayırabiliriz; San Pietro Meydanı, San Pietro Bazilikası, Vatikan Müzeleri ve Vatikan Bahçeleri. Sistine Şapeli Vatikan
Müzeleri'nin içinde yer alıyor. San Pietro Meydanı'ndan gezmeye başlıyoruz.
Vatikan oldukça turist çeken bir yer bu nedenle çok kalabalık. Bazilikaya giriş
ücretsiz fakat buna rağmen giriş için oldukça uzun kuyruklar oluşuyor. Bu
nedenle erken saatlerde gitmenin faydası var. İçeri girmek için x-ray
cihazlarının bulunduğu bir güvenlik bölümünü aşmanız gerekiyor. Sıra bu nedenle
uzun fakat çabuk ilerliyor. Sırada beklerken meydanı inceleyebilir ve fotoğraf
çekebilirsiniz. Bunun dışında sırada beklerken bazilikanın üzerindeki yazı
ilginizi çekebilir “IN HONOREM PRINCIPIS APOST. PAULUS V BURGHESIUS
ROMANUS PONT. MAX. AN. MDCXII PONT VII” Latince olan bu yazıda; Bazilika'nın
inşasının bitirilmesinde büyük katkıları bulunan Papa V. Paul'e (diğer adıyla Camillo Borghese)
selam söylüyorlarmış...
Bu arada Bazilika: Kişiler için özel yaptırılmış ya da
onların adı verilmiş dini mekanlara verilen addır. Bu bazilika da 12 havariden
biri olan San Pietro adına yaptırılmış bu nedenle San Pietro Bazilikası olarak
adlandırılır. San Pietro ilk papa olarak kabul edilen azizmiş... Bazilikanın
inşatı 4.yy'da başlamış (1506) ve 1628'de tamamlanmıştır. Roma'da bulunan en
büyük 4 bazilikadan ikincisidir. Hristiyanlığın en büyük bazilikası olarak kabul
edilir. Bazilikanın içinde Michelangelo tarafından yapılan Pieta heykeli ve
Bernini tarafından yapılan mihrap mutlaka görülmesi gereken eserler arasında. İçeride
yer alan mermer heykeller insanı hayrete düşüren cinsten. Mermer ile o kadar
ayrıntının şekillendirilebilmesi insanda hayranlık duygusu uyandırıyor. Bernini
tarafından yapılan ve çardağı anımsatan mihrap San Pietro'nun mezarının
üzerinde bulunmaktadır. Erken hristiyanlık döneminden beri papalar bu
bazilikaya gömülürmüş, bazilikanın altında bulunan mezar odalarını ( Le
Grotte Vaticane) ziyaret etmek mümkün, bizim gittiğimiz gün ziyarete açık olmadığı
söylendiğinden gezememiştik. Bazilikanın en önemli bölümlerinden biri de planı
Michelangelo'ya ait olan kubbedir. Kubbeye çıkılabiliyor. Kubbeye çıkış için iki
çeşit fiyatlandırma söz konusu; 550 basamağı yürüyerek çıkmak için 5€, belli
bir bölüme kadar asansörle çıkıp geri kalan 320 basamağı yürüyerek çıkmak için
7€ ödemeniz gerekiyor.
Kubbeye çıkmak isteyenler için önemli bir uyarı yapmadan
geçemeyeceğim. Benim gibi klostrofobik bir insansanız çıkmanızı kesinlikle
tavsiye etmiyorum. Çıkış için yazan uyarı levhalarında yeteri kadar bu konuda
uyarı yapılmadığını düşünüyorum. Biz kubbeye asansörlü seçeneği tercih ederek
çıktık. Kubbeye çıkan yolun ilk bölümleri rahat hatta bazilikanın içini
kubbenin alt kısımlarından izleyebildiğiniz yerler oldukça keyifli fakat bu
bölümden sonra ancak bir kişinin geçebileceği oldukça dar, minare
merdivenlerini anımsatan döner merdivenlerin bulunduğu bölümler kabusum oldu
diyebilirim. Aralarda bulunan bir iki küçük pencereden biri önünde birkaç
dakika hava almadan devam edemedim. Durmak ya da geri dönmek gibi bir şansınız
da yok çünkü geri dönüş yolu farklı ancak en tepeye çıktıktan sonra çıkışa
yönelebiliyorsunuz. Fakat tepeye çıktığımda gördüğüm manzara içeride yaşadığım
korku dolu anlarımı biraz da olsa unutturmaya yetti diyebilirim, belki de geri
dönüş yolu da bunaltıcı olduğundan tepedeki manzarayı bu kadar çok
sevmişimdir:) Çıktığımız merdivenlerin fotoğraflarını paylaşmak istiyorum, ona
göre karar verin...
Hem öğle yemeği hem de biraz kendimize gelmek için gezimize
ara verdik:) Vatikan'a yakın bir mesafede bulunan 'Ristorante Dal Toscano'ya gittik. Seçimimi ev yapımı spagetti
makarnalarından yana kullandım ve hiç pişman olmadım. Ayrıca et yemeklerini de
tavsiye ederim. Adres: Viale Germanico, 58/60 - 00192
Molanın ardından gezimize Vatikan müzeleriyle devam ediyoruz. Vatikan müzeleri dediğim için
aklınıza ayrı ayrı binalar gelmesin. 1400 odadan oluşan bir kompleks altında
farklı koleksiyonlar ayrı bölümlerde sergilenmektedir. Müze ve galerileri
içinde barındıran 25 bölüm bulunmaktadır. Bunların en dikkat çekenleri Pio
Clementino Museum, Gregorian Egyptian Museum, Raphael's Room ve Sistine
Şapeli'dir. Bu arada Vatikan müzelerine giriş 16€. Şüphesiz en merak uyandıran
bölüm Sistine Şapeli. Şapel Papanın
resmi ikametgahıdır. Papa seçimlerinin yapıldığı mekandır. Şapele girer girmez
dört bir tarafta bulunan freskler başınızı döndürüyor. İçeride fotoğraf çekmek
yasak ayrıca çok kalabalık olduğundan durup freskleri uzun uzun incelemek mümkün değil. Zaten
içeride kaçak fotoğraf çekmenizi engelleyen ve sizi bekleme yapmamanız için
sürekli uyaran çok sayıda görevli var. Bu uyarılar ve kalabalık nedeniyle
etrafınıza bakmayı ihmal etmeyin. Michelangelo tarafından 1508-1512 yılları
arasında yapılan ve şapelin tavanında bulunan freskin tam ortasında yer alan 'Adem'in
Yaratılışı' ve sunak duvarında bulunan 'Kıyamet Günü' tasvirlerini kaçırmayın.
Aklıma gelmişken Roma'ya gitmeden önce Dan Brown'un 'Melekler
ve Şeytanlar' kitabını okumanızı tavsiye ederim. Konu Roma'da geçtiğinden
kitapta bahsedilen yerleri gidince görmek hoşunuza gidebilir. Döndükten sonra
da filmini izlemek 'Aa burayı görmüştük, hatırladın mı şurdan geçmiştik.' gibi
yorumlar yapmak keyifli oluyor:)
Vatikan'dan sonra İspanyol Merdivenlerine gitmek için yola
koyuluyoruz. (Rota'da Sant' Angelo
Kalesi'nden bahsetmiştim, biz gitmediğimiz için gezi detaylarında olmayacak..) Metroyla
gelmek isterseniz A hattı ile Spagna durağından kolayca ulaşabilirsiniz. Biz metroyla
Piazza del Popolo'ya giderek oradan
İspanyol merdivenlerine yürümeyi tercih ettik. Meydan adını orada bulunan Santa Maria del Popolo
Kilisesi'nden almaktadır. Meydanın tam ortasında Mısır'dan
getirilen bir dikilitaş bulunmaktadır. Bu dikilitaş Augustus zamanında Mısır
üzerinde kazanılan zaferi kutlama amacıyla Roma'ya getirilen ilk dikilitaş olma
özelliğini taşımaktadır.Meydanda birbirinin ikizi gibi gözüken fakat küçük
ayrıntılarla birbirinden ayrılan iki kilise bulunmaktadır. Kiliselere göz
attıktan sonra Via del Corso'dan yürüyerek merdivenlere doğru harekete
geçiyoruz.
Piazza di Spagna
ve Piazza Trinita dei Monti arasında bulunan İspanyol Merdivenleri'nin yukarısında Trinita dei Monti kilisesi
bulunmaktadır. Merdivenler adını burada bulunan İspanyol büyükelçiliğinden
almaktadır. Merdivenlerin önünde Bernini ve oğlu Lorenzo tarafından yapılan Fontana della Barcaccia (Eski
Gemi Çeşmesi) bulunmaktadır. Gemi
şeklinde yapılmasının nedeni ise 1598 yılında Tiber nehrinin aşırı yağmur
yağışı nedeniyle taşması, bütün meydanın sular altında kalması sular
çekildiğinde ise meydanda kalan tek şeyin bir gemi (yada kayık tarzı bir
şey) olmasıymış...
Oldukça kalabalık olan merdivenlerde yer bulmak zor,
bulduğumuz yere biraz oturup hem dinleniyor hem de meydanın tadını çıkarıyoruz.
Yanımıza sürekli gül satmaya çalışan satıcılar geliyor. Sizi kandırma
yöntemleri de şu; siz almayacağım deyince tamam bu benden deyip gülü size
veriyorlar sonra da para vermeniz için başınıza dikilip söyleniyorlar bu yüzden
almayacaksanız kesin tavrınızı koyun:)) Merdivenlerin yukarısında bulunan
kilisenin önündeki meydanda resim yapan ve satan bir çok ressam var..
İsterseniz portrenizi çizdirebilir isterseniz Roma'nın ünlü mekanlarının
bulunduğu resimlerden alabilirsiniz.
Merdivenlerin bulunduğu meydan bir çok güzel caddeye
açılıyor. Bu caddelerden en ünlüsü dünyaca ünlü pahalı markaların mağazalarının
bulunduğu Via Condotti... Caddeye göz
atmadan önce tam yanındaki caddede bulunan 'Ristorante da Giggi' de Tiramisu ve espresso kaçamağı yapıyoruz. Tiramisu
ev yapımı ve tadı muhteşem, kahve sever biri olarak espressoya da bayıldım... Adres:
Via delle Carrozze 53-54
İtalya'da yemeklerin sunumuna hiç dikkat edilmiyor
diyebilirim ama bu lezzetlerinin kötü olduğu anlamına gelmiyor... Lezzetler
müthiş, bir de sunumlar güzel olsa hem göze hem mideye hitap edecekler ama
dediğim gibi yemek sunumlarında görselliğe önem verilmiyor...
Via Condotti'den
geçerek Via del Corso'ya ulaşıyoruz. Hedefimizde Trevi Çeşmesi var...
Trevi çeşmesi
Poli Sarayı'nın bir kenarına Nicolo Salvi tarafından yapılmıştır. Üç yolun
kavşağında bulunduğu, diğer bir görüşe göre ise üç yeraltı su yolunun bu
noktada toplanması nedeniyle Trevi (Üçyol) çeşmesi adı verilmiş. Çeşmenin tarihiyle
ilgili de farklı efsaneler var. Bunlardan biri; binada yaşayan Trevi soyadlı
ailenin Papa’ya hoşluk olsun diye sarayın bir cephesine çeşmeyi yaptırmış
olduğudur. Diğer bir efsane, savaştan dönen ve uzun süredir susuz olan bir Roma
ordusunun karşısına çıkan genç kızın, askerlere bulundukları yeri kazarlarsa
(havuzun bugünkü yeri) su çıkacağını söylemesi ve askerlerin burayı kazıp su
bulmasıyla ilgilidir. Çeşmede dilek dilemek neredeyse olmazsa olmaz bir
alışkanlığa dönüşmüş. Dilek dilemenin de bir yöntemi var. Çeşmeye arkanızı
dönüp sol omzunuz üzerinden bozuk para atmanız gerekiyor. Ayrıca bunu iki kere
yapmanız gerekiyor; biri Roma'ya geri dönmek, biri de kendi dileğiniz için...
Çeşmeye gittiğimizde hava kararmışı ve ışıklandırma
sayesinde çeşme gerçekten büyüleyici gözüküyordu. Çok kalabalık olmasına rağmen
kenarda yer bularak uzun bir süre oturduk. Çeşmeyi, etraftaki dilek tutan ve
fotoğraf çeken insanları seyrettik.. Burada vakit geçirmek oldukça keyifli.
Daha sonraki günlerde gündüz de buraya uğradık fakat sadece bir kere gitme
şansı olanlar için hava kararınca gitmelerini tavsiye ederim. Dileklerimizi
tuttuktan sonra (hatta kendimden başka kardeşim, kuzenim ve ailem için de para
attım:)) yemek yemek üzere daha önce Roma'ya gelen tanıdıklarımızın tavsiye
ettiği Alfredo 'ya gitmek için oradan ayrılıyoruz.
Alfredo restaurant Roma'ya gelen herkesin uğraması gereken
bir yer. Bugüne kadar yediğim en lezzetli makarnayı burada yedim. Gelmeden önce
rezervasyon yaptırırsanız işinizi garantiye almış olursunuz. Biz gittiğimizde
rezervasyonumuzun olup olmadığı soruldu ve olmadığı için içeri alınmadık. Tam
geri dönerken gidip yarın için rezervasyon yaptıralım dedik, adam çok istekli
olduğumuz görünce bize bir masa verdi:)) Alfredo usulü Fettuccine'yi mutlaka
deneyin. Fiyatı biraz pahalı gelebilir (19€) ama kesinlikle buna değecek...
Akşam biri gitar biri de akordeon çalan yaşlı amcaların çalıp söylediği canlı
müziği de söylemeden geçemeyeceğim. Adres: Piazza Augusto Imperatore, 30, 00186
Yemeğimizi yedikten sonra yürüyerek otelimize dönüyoruz.
3.gün: Bugün
gezimize Pantheon ile başlıyoruz. İmparator
Hadrianus tarafından gökbilim çalışmalarını yürütmek için yaptırılmıştır. Yapıldığı
dönemde pagan tapınağı olarak kullanılan bu yapı diğer tapınakların aksine tüm
tanrılara adanmış ve hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte kiliseye
dönüştürülmüştür. Yapının en büyük özelliği üzerinde yuvarlak bir açıklık
(oculus) bulunan kubbedir. Kubbenin çapı ve kubbe üzerinde bulunan açıklığın
yerden yüksekliği (43.3m) birbirine eşittir. Bu kocaman kubbenin o dönemde
nasıl yapıldığına akıl sır erdiremedik... Yapının içinde bir çok mezar da
bulunmaktadır. Bunlardan biri de Raphael'in mezarıdır. Pantheon'a giriş
ücretsizdir.
2000 yıldan daha uzun
bir süre önce yapılmış olan Pantheon tapınağı günümüze kadar hiç bozulmadan
kalmış olması nedeniyle Roma gezimiz boyunca beni en çok etkileyen yapı oldu.
Patheon'un birkaç sokak yakınında bulunan Piazza Navona'ya gidiyoruz. Trafiğe
kapalı olan bu meydanı üç tarafı binalarla çevrilmiş büyük bir avlu gibi
düşünebilirsiniz. Meydan çeşmeleri, etrafında bulunan cafeleri, akordeon çalan
sokak sanatçıları ve ressamlarıyla kendinizi iyi hissedeceğiniz sevimli bir
atmosfer yaratıyor. Sant' Agnese kilisesi ve Bernini'nin 'Dört Nehir Çeşmesi' burada bulunmaktadır. Bu çeşme dünyanın dört
büyük nehrini temsil etmektedir; Nil, Rio de la Plata, Ganj, Tuna.
Sıradaki durağımız Campo
dei Fiori meydanında kurulan pazar. Pazar günleri hariç her gün kurulan bu
pazar 07 - 13:30 saatleri arasında açık. Pazarda her türlü yiyecek bulmak
mümkün. Bizim buraya geliş amacımız İtalya'nın meşhur makarnalarından almak. Pazarda
çeşitli makarnaların satıldığı birkaç tezgah bulmak mümkün. Fiyatlar tüm
makarna çeşitleri için aynı 5€.
Buraya kadar gelmişken pazarın yanı başında bulunan meşhur Forno Campo de Fiori'de kilo bazında
satılan pizzaların tadına bakmadan olmaz.. Fırından çıkar çıkmaz tükenen
istediğiniz kadar kestirip alabildiğiniz pizzaların sade ve domatesli
olanlarından alarak ayak üstü atıştırdık. Siz de deneyin pişman
olmayacaksınız... Buradan Villa Borghese'ye gitmek üzere ayrılıyoruz.
Borghese parkı 80
hektarlık bir alanı kapsayan şehrin içinde ama şehirden uzak hissedebileceğiniz
bir yer. Parkta Galeri Borghese müzesi, Villa Giulia Etrüsk Müzesi, Medici
Villası, Hayvanat Bahçesi, gölet, bisiklet kiralama noktaları, restaurant ve
cafeler bulunmaktadır. Galeri Borghese Kardinal Scipione'nin kendisi
için yaptırdığı ve içinde sanat eserlerinin sergilendiği bir villa. Aslında
parka gelmemizdeki amaç parktaki gölette sandala binip keyif yapmaktı ama
göletin bir inşaat alanı olduğunu görünce hayallerimiz suya düştü.. Gölet
bakımda olunca biz de etrafta binenlerden gördüğümüz iki kişilik ve dört
kişilik (kaç kişi gittiğinize bağlı) enteresan bisikletlerden kiralamaya karar
verdik. Bence bu parkta yapılacak en keyifli aktivite bu bisikletlerle parkı
turlamak...
Parkın tadını çıkardıktan sonra Trastevere'ye gitmeye karar
veriyoruz. (Trastevere'de gezilecek özel bir yer ve görülecek değişik bir şey
yok bu yüzden 'Rota Önerisi' bölümünde size tavsiye etmedim.) Burada yemek
yiyip iyice dinlendikten sonra Trevi Çeşmesi'ne kadar yürüyoruz. Bugüne kadar
gezdiğimiz yerleri bir kere de gece görme fırsatımız oluyor... Bu bölgedeyken 'San Crispino'da birer külah dondurma
yiyerek dolaşmaya devam ediyoruz. Burada yediğim dondurmanın övüldüğü kadar
güzel olmadığını düşünüyorum. Tabi renkler ve zevkler meselesi...Dondurmayı bir
de burada denemek isterseniz adres: Via della
Panetteria, 42, 00187
Yorgunluktan
bayılacak duruma gelmemize rağmen Hard
Rock Cafe'ye gitmek için yola koyuluyoruz, tabi ki yürüyerek... Aslında
Trevi'den çok uzak olmamasına rağmen tüm günün yorgunluğuyla yol bitmek
bilmiyor:)) Nihayet cafe'ye varıyoruz ki o da ne, hiç yer yok!! Biz de her
gittiğimiz yerden (tabi Hard Rock Cafe varsa) aldığımız gibi buradan da t-shirt
alıp otelimizin yolunu tutuyoruz. Yarın Roma'daki son günümüz...
4.gün: Sabah
erkenden kalkıyoruz. Kahvaltı sırasında arkadaşlarla yaptığımız minik gezi
toplantımız sonucunda tüm Roma'yı 3 günde gezdiğimiz için bugünü en
beğendiğimiz yerlere tekrar gitmek, aklımızda kalan son şeyleri yapmak ve
gitmediğimiz Santa Maria Maggiore Kilisesi'ne gitmek üzere planlıyoruz.
Bugün için size anlatacağım şeyler kısıtlı olacak dediğim
gibi daha önce bahsettiğim bazı yerleri tekrar gördük. Farklı olarak size bir
restaurant önereceğim; Difronte a...
Roma'dan ayrılmadan önce makarna yemeği tercih ettim. Ev yapımı makarnaları
güzeldi (Alfredo'ya gittikten sonra mükemmel gibi kelimeleri bir makarna için
pek kullanamıyorum::)) Ev yapımı şaraplarını da deneyebilirsiniz.. Adres: Via
della Croce, 38, 00187
Otele dönüp bavullarımızı almadan önce Santa Maria Maggiore Kilisesi'ne gidiyoruz. Bakire Meryem’e adanan
en büyük ve en muhteşem kilisedir. 4. yüzyılda Papa Liberus rüyasında Bakire
Meryem’i n kendisine, kar gördüğün yere kilise yaptır dediğini görür ve ertesi
gün 5 Ağustos günü yaz sıcağında kar yağar. Böylece kilisenin inşasına
başlanır. Kilisenin tavanının yapımında Amerika'dan getirdiği ilk altınların
kullanıldığı söylenmektedir. Kilisenin içinde oldukça fazla günah çıkartma
kabini mevcut. Üstelik İtalyanca dışındaki dillerde (İngilizce, Almanca Çekçe
gibi) günah çıkartılabiliyor. Bugüne kadar gezdiğim kiliseler arasında en aktif
ibadet yapılanıydı diyebilirim. Bu arada günah çıkartma kabinlerinin içinde
papaz bulunuyor, günah çıkaran kişi kabinin dışında papazın bulunduğu kabine
diz çöker halde günah çıkarabiliyor. Gereksiz bir detay ama bana enteresan
geldiği için bahsetmek istedim:)
Gitme vakti geldi.. Colesseo'yu son kez dışarıdan izledikten
sonra bavullarımızı alıp havaalanına doğru yola koyuluyoruz. Bir gezi daha
çabucak geçti gitti... Roma bizde güzel anılar bıraktı... Bir sonraki yolculuğu
iple çekiyorum çünkü gezmeyi çok seviyorum:))
Yapmadan Dönmeyin:
- Colosseo'yu, Pantheon'u, Sistine Şapeli'ni, İspanyol merdivenlerini görmeden
- Alfredo'da Fettuccine yemeden
- Espresso içmeden
- Trevi Çeşmesi'nde dilek tutmadan
- Ev yapımı şaraplardan tatmadan dönmeyin derim:))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder